22 Şubat 2010 Pazartesi

Türkleştirebildiklerimizden misiniz?


Atletico Madrid ve Beşiktaş karşısında izlediğim Galatasaray beklentilerin çok uzağında. Altın eldiven edasıyla getirilen vasat Leo Franco’nun Madrid’de yediği gol içler acısıydı. Kaleye gelen top Juninho ve ya Ronaldo’nun efsane vuruş teknikleriyle çıkarcıkları bir şut olmadığı müddetçe, kapattığı köşeden gol yiyen hiçbir kaleciye katlanamam. Madrid’de maç boyunca tek bir organize atağı olmayan Galatasaray, Atletico savunmasının kronikleşmiş savunma hatalarından biriyle beraberliği kurtardı. Maç 1-0 bitse herkes memnun olacaktı halbuki, gazeteler “iyi ki daha fazla fark olmadı” kokan köşe yazılarıyla dolacaktı. Arada bir kulağıma çalınan “Türkiye” sesleri ve Simao’nun direkten auta giden şutu haricinde maçta hoşuma giden hiçbir şey olmadı. El Jezire Sport+2’den izlediğim için, maç zevkinin içine eden Arap spikerde cabasıydı.

Beşiktaş-Galatasaray maçını izlerken maçın özetinden sıkılmama değil, gelen bir eleştiriye takıldım. Heyecanla beklediğimiz maç özetini izleyen Cezayirliler, maçı, golleri gördükten sonra, “komedi” diye nitelendirdiler. Aslında fazla bir şey beklememek de gerekiyor. Sonuçta bu ligin son 2 haftasında şuana kadar oynanan 15 maçta 26 gol atılmış. Alt barajını 2’ye çeksek bile ÜST olmuyor ligimiz karşılaşmaları.

Beşiktaş zaten hiç beklentilerim olmayan, belki Türkiye Lig tarihinde eşi görülmemiş üzere ne Galatasaray ne de Fenerbahçe’nin ilk 3’e girebildiği bir sezonda aldıkları geçen seneki şampiyonlukla yetinmeleri gerekecek yıllarca. Son seçim sonuçlarını düşününce “kendi düşen ağlamaz”’dan başka bir şey söylemek gereksiz.

Galatasaray’ın sakatlıklardan doğan sorunlarını, “sonuçta sahaya 11 kişi çıkılıyor” diye abartılı Polyannacılıklarla geçiştirmek anlamsız, ama Arda’yı forvet oynatmak daha da yazık bir hareket. Belki biraz Ajax mantığıyla yaklaşmasını beklerdik Hollandalıdan. Hani şu yıldız takımlarında bile A takımındaki taktiğiyle oynayan, as kadroda bir mevkide oynayacak o mevkiinin adamı sakatlık ve ceza gibi çeşitli nedenlerden dolayı kalmadıysa, o eksiği A takımındaki rotasyonla değil, paf takımından A takıma çıkarılan o mevkiinin adamıyla dolduran mantık. Gerçi bizi biraz olsun Hollandalılaştıracağına ümit bağladığımız Rijkaard’ın gün geçtikçe Türkleştiğini fark etmemek için zorluyorum kendimi bu aralar.

Bu arada Rijkaard’a Galatasaraylılar ne kadar sitem etse haklarıdır. Genç bir yıldız alındı takıma, ümit vaat ediyor, ama ne Madrid ne İnönü deplasmanlarında denedi O’nu Hollandalı hoca. Giovanni Dos Santos’u sahada görmek istiyor artık taraftarlar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder